. . . * yaşam tuzaklara inat taze sancılarla iner hayatla tanışmak ah
gençlik incir çekirdeği sonrası sonrası yorgunluğum
ipi çekilmiş ürkekliktir şiir bu yüzden elime kalemi her aldığımda ayaklarımın mor dövmeleri aşınır gözlerimin yaprakları dörder beşer düşer
sabah yolumu tıkar öğlen çullanır göğsüme gece ah gece kan kan üstüne!
* güneşin tökezlediği o tepedeyim şimdi dikenlerin boy verdiği dilde! kaskatı bir yoksulluk üstündeyim
toprağın büyüttüğü uzaklık önümde kayaların emdiği karanlık konuşan yıldızlar kuzeyden güneyden
rutubetten ölmek üzere gözlerim uykum kırılır mutlak uyumalıyım mutlak uyumalıyım
* omuzlarımda bir çöl lacivert gözleriyle dokunur nabzıma annem tutar elimi! annem bu acımasızsavaşta olmalı mı olmalı elleri un kokan annem en muhteşem haliyle okşamalı kum dolu rüzgarları
saçlarım kirlenmemeli kirli saçlarla ölmemeliyim örneğin göreceksem yeniden sabahı ıslak olmalıyım ve gül kokmalıyım
* biliyorum “hala gövdesiz servilerle dolu” düşlerim ve suyun gerçek tadı bulutlarımın ortasında yağmalıyım
alacakaranlık izler dokunmalı gür sesime dünyada olmamın bedeli bu ateşleri emzirmeliyim ve susmaları
deniz kesen ellerimle nihayet ölmeliyim ölümü her dilde mühür her dilde sarı yapraklı eylül . . .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder